HİKAYELER

HİKAYELER 

Hz. Ali’nin Fedakarlığı
 
 
Peygamberimiz Mekke müşriklerinin hak yola gelmelerinden ümidini kesince...

27/07/2008
 

Peygamberimiz Mekke müşriklerinin hak yola gelmelerinden ümidini kesince, İslam dinini daha rahat bir şekilde yayabileceği bir yere göç etmeyi düşünüyordu. Mekke müşrikleri ise, peygamberin Mekke den çıkarak Medine deki dostlarının yanına varmasını istemiyorlardı. Çünkü çok iyi biliyorlardı ki; eğer peygamber Medine’ye varacak olursa daha da güçlenecek ve artık onunla baş edemeyeceklerdi. Bu yüzden Daru’n Nedve denilen bir yerde toplandılar ve peygamberi öldürme kararı aldılar. Bu iş için her kabileden bir kişi görevlenecekti. Böylece peygamberimizin yakınları, o kabilelerin hepsini karşısına alamayacağından, efendimizin kanı yerde kalacaktı. 

 

Yüce Allah, onların bu planlarını peygamberimize haber verdi ve derhal Mekke’yi terk etmesini emretti. Peygamberimiz, bu yolculuk için daha fazla zaman kazanabilmek ve müşriklere zaman kaybettirmek için Hz. Ali’yi kendi yatağına yatırdıktan sonra yola koyuldu.

 

Evet değerli arkadaşlar, Hz. Ali, peygamberimizin güvende olması için her türlü tehlikeyi göze alarak onun yatağına yattı. Onun bu fedakarlığını, Yüce Allah Bakara suresinin 207.ayetinde şu şekilde övmüştür:

 

“İnsanların öyleleri vardır ki, Allah’ın rızasını almak için kendini ve malını feda eder Allah’ da kullarına şefkatlidir” Peygamberimizin evini basan müşrikler, efendimizin yatağında Hz Ali’yi görünce çok şaşırdılar. Peygamberin oradan ayrıldığını öğrenince çok öfkelendiler. Onun nereye gittiğini sordular Hz Ali gayet soğuk kanlı bir şekilde dedi ki: “Ben nerden bileyim, onu bana emanet mi etmiştiniz ki, bana soruyorsunuz?” Böylece müşrikler amaçlarına ulaşamadan orayı terk ettiler. 

Çocuğun Öyküsü
 
 
Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde develer tellal pireler berber iken

21/05/2008
 
Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde develer tellal pireler berber iken Esra adında yemek ayırt eden bir çocuk varmış. Sevdiği yemek oldu mu yer sevmediği oldu mu sofradan kalkarmış.

Yine bir akşam annesi balık kızartmış. Balığı sevmediği için başım ağrıyor deyip sofradan kalkmış. 10-15 dakika sonra uyumuş. Esra ve Balık serüvenlerine başlamışlar. İkisi kütüphaneye gitmişler. Balık içeri girmiş. Esra içeri adımını atamamış.

Balık:

- Gel, hadi çok güzel kitaplar var.

- Giremiyorum.

- Neden?

- Bilemiyorum.

Balık söze başlamış.

- Buraya sadece balık yiyenler girer,demiş.

Kız balığa sinirlenmiş. Ne olduysa o zaman başlar. Sanki bir sihirli değnek onu yeşilliklerin arasına götürmüş. Esra orada cildi güzel bir kız görmüş.

Esra: "Senin cildin neden bu kadar güzel?"

Kız: "Ben ıspanak çok severim"

Esra burun bükmüş. Yine aynı şey olmuş Esra eline aldığı anahtarı kapıya sokmuş. Kendini okulda sınavda bulmuş. Tahtayı zor gördüğü ve soruları yanlış yazdığı için sınavdan kötü not almış. Son ders zili çalmış. Esra ağlayarak evinin yolunu tutmuş. Yolda balıkla karşılaşmış

Balık:Niye ağlıyorsun Esra? diye sormuş.

Esra:Seni neden ilgilendiriyor ?

Balık: Esra kendi kendine bir düşün beni ilgilendirdiğini o zaman anlayacaksın.

Esra yürüye yürüye trafik ışıklarına gelmiş. Yeşil ışık yanınca karşıya geçmek istemiş. Kendini birden çok büyük kapının yanında bulmuş. Kapıyı açmak istemiş. Boyu süt içmediği için kısaymış.

Yanına bir peri gelmiş. "Senin bu kapıdan geçmen için yanına bir tabak sütlü kurabiye veriyorum."demiş. peri. Yanına bir tabak kurabiye gelmiş Kurabiyelerden birini yemiş. Boyu uzamış. Sonra diğer kurabiyeleri cebine koymuş.

Peri:"Koyu renkli kurabiyeler büyütür. Açık renkli kurabiyeler küçültür" deyip oradan kaybolmuş. Esra ayaklarının ucunda anahtar görmüş. Onu almış kapının deliğine sokmuş. Kapı açılmış. Kendini dev sebze ve meyvelerin arasında bulmuş. Sebze ve meyveler arasında yürümüş. Önüne küçük bir kapı açılmış. Büyük olduğu için kapıdan geçemezmiş. Yanında açık ve koyu renkli kurabiyeler olduğu için açık renkli kurabiyeleri yiyip küçülmüş. Kapının yanında balık varmış Balık üstünde dev bir levha varmış. Üstünde “Bu balığı yiyen kapıdan geçer" demiş.

Kız balığı yemiş. Gözlerine parlaklık gelmiş. İçeride peri görmüş. Peri Esra’yı balık yediği için ödüllendirmiş. Esra çok sevinmiş. Esra yiyeceklerle dost olmuş. Hayatının geri kalan kısmını mutlu geçirmiş. Esra ermiş muradına darısı dinleyenlerin başına...

Vicdanın Sesi
 
 
 

19/03/2008
 

Doktor olan Metin Bey, etrafındaki insanlar tarafından çok sevilen, dürüst, çalışkan, akıllı ve çok dindar bir insandı. Kuran’ı çok iyi bilir ve Allah’ın söyledikleriniyerine getirirdi. Son derece güzel ahlaklı olan Metin Bey, hiçbir zaman sinirlenmez ve üzüntüye kapılmazdı. Allah’ın insanı bu dünyada imtihan ettiğini ve her zaman en güzel davranışlarda bulunması gerektiğini bilirdi. Daima vicdanının sesini dinlerdi. Bu yüzden vicdanı çok rahat, kalben de çok huzurlu bir insandı. Vicdanına göre hareket etmeyen ve Allah’a karşı suç işleyen insanların yaşantılarını izler onların çektikleri sıkıntıları, vicdan azabını ve yaptıkları yanlışlıkları görüp bundan ibret alırdı. Metin Bey çok da yardımsever bir insandı. Çok akıllı olduğu için de insanlara yapılabilecek en büyük faydanın, onları Allah’ın tavsiyelerine uymaya ve vicdanına göre hareket etmelerini sağlamaya çalışmak olduğunu bilirdi. Bu yüzden de her fırsatta insanlara Allah’ın sözlerini hatırlatır, onlara öğütler verir ve onları hatalı davranışlarından dolayı da uyarırdı.

    İşte böyle örnek bir insandı Metin Bey. Metin Bey biricik oğlu Serkan’ın da çok iyi yetişmesi için elinden geleni yapıyordu. Ona her şeyden önce Allah’a karşı olan sorumluluklarını öğretmiş ve onu Kuran’a göre yaşaması gerektiği konusunda eğitmişti.

    Metin Bey, Serkan’a ilkokul 3. sınıfa geçtiğinde sınıf geçme hediyesi olarak bilgisayar almıştı. Oğlunun bilgisayarı iyice öğrenmesini istiyor ve bunun için de akşamları işten dönünce fırsat buldukça ona bu eğitiminde yardımcı oluyordu. Çünkü bilgisayar hem Serkan’ın aradığı bilgiyi internetten bulup kültürünü arttırmasını sağlayacak, hem de ona ödevlerinde yardımcı olacaktı. Ancak Metin Bey’in bilgisayar konusunda çekindiği bir husus vardı. Çocukların bilgisayar oyunlarına olan düşkünlüğünü biliyor ve Serkan’ın bilgisayar oyunlarına dalıp, sorumluluklarını yerine getirememesinden ve vaktini boşa geçirmesinden endişe ediyordu.

    Serkan genelde başarılı ve sorumluluklarını bilen bir çocuk olmasına rağmen, gerçekten bazen babasının endişelerini haklı gösterecek davranışlarda bulunabiliyordu. Bilgisayar oyununa daldığı veya internetten kendisine fayda sağlamayacak sitelerde sörf yaparak vaktini boş yere harcadığı zamanlar oluyordu.

    Metin Bey iki kez Serkan’ı bu yanlış hareketleri yaparken görmüş ve uyarmıştı. Ve bir daha da Serkan’ın vaktini boş şeylerle geçireceğini düşünmüyordu açıkçası. Ancak insanları doğru yoldan ayırıp, hep yanlış yollara sürükleyen şeytan, Serkan’ı bir kez daha kandırdı ve onu saatlerce bilgisayarın başında oyun oynattı. Öyle ki, babası eve geç gelmesine rağmen, vaktin nasıl geçtiğini bile anlamadan saatlerini bilgisayarın başında geçirmişti Serkan. Oysa çok daha faydalı şeyler yapabilir, örneğin kitap okuyabilir, odasını toplayabilir veya televizyonda faydalı bir belgesel izleyebilirdi.

    Metin Bey, Serkan’ı kendinden geçmiş bir vaziyette bilgisayarın başında oyun oynarken görünce, hemen ona bilgisayarı kapattırdı. Ardından Serkan’da aynı hatayı bir daha yapmamasını sağlayan ve onun hayatı boyunca bir daha hiçbir zaman unutmayacağı babasının öğütlerini can kulağıyla dinledi.

    Babasının Serkan’a söylediği ve tüm çocuklara örnek olacak sözler ise şunlardır:

    "Bak oğlum, şunu unutma ki, benim her zaman senin yanında olmam mümkün değil. Yani sana doğru olanı söyleyecek birini her zaman yanında bulamayabilirsin. Ama sana daima doğruyu söyleyen ve sana yol gösteren bir ses var ki, o da senin içindedir. O ses senin vicdanın oğlum. İnsanın içinde iki ses vardır, biri şeytanın sesi, diğeri de vicdanının sesi. İçindeki şeytanın sesi yani kötü ses, seni daima tembelliğe, boş işler yapmaya ve Allah’a karşı gelmeye çağırır. Sakın ona uyma, yoksa zarara uğrarsın. Sen daima vicdanının sesini dinle. Çünkü vicdanın sesi, Allah’ın insana ilhamıdır. Vicdanına uymak, seni daima engüzele,endoğruya,eniyiyeulaştıracaktır."

    "Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Allah, herşeye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 284)

 
Aslan İle Fare
 
 
Ormanlar kralı aslan ormanda bir gün avlanmaktan gelmiş...

21/05/2008
 

Ormanlar kralı aslan ormanda bir gün avlanmaktan gelmiş, yatmış uyuyormuş. Minik bir fare aslanın üzerinde dolaşmaya başlamış.Aslan sinirlenerek uyanıp fareyi yakalayış. Tam öldüreceği sırada fare yalvarmış:
-Ne olur beni bırak! Gün olur benimda sana bir iyiliğim dokunur, demiş.
Aslan farenin bu sözlerine gülerek:
-Sen küçük bir faresin, bana ne iyiliğin dokunur ki deyip,fareye acımış ve fareyi bırakmış.
Fare sevinerek oradan uzaklasmış
Aradan zaman geçmiş, Aslan birgün avcıların kurduğu tuzağa yakalanmış.
Aslan çırpınmış, bağırmış ama tuzaktan bir türlü kurtulamamış. Oradan geçmekte olan minik fare aslanın bu durumunu görmüş. Hemen dişleri ile tuzağın iplerini kemirerek kesmiş. Aslanı tuzaktan kurtarmış.
Fare aslana:

- Beni küçük diye beğenmiyordun. Bak. senin canını kurtardım, demiş.
Aslan, böylece yapılan bir iyiliğin karşılıksız kalmayacağını anlamış.

Kedi Eti Yedi
 
 
Geçimini zorla temin eden fakir, yumuşak huylu bir adam vardı...

21/05/2008
 
Geçimini zorla temin eden fakir, yumuşak huylu bir adam vardı. Ağzı var, dili yok olan bu adamın müsrif ve hilekar bir karısı vardı. Adam eve ne getirse hemen harcar, boşa giderirdi. Adam da korkusundan sesini çıkaramazdı.

Bir gün adam, misafirini ağırlamak için bin bir sıkıntıyla 2 Kg. et aldı, eve getirdi. Kadın eti kebap edip komşularıyla bir güzel yedi. Akşamüstü adam misafiriyle beraber eve geldi. Hanımına:

- "Hanım! Biz geldik, yemek hazır mı?" diye seslendi. Kadın üzgün bir halde:

- "Ah efendi, başıma neler geldi, bir busen. Senin gönderdiğin eti tam pişirecektim ki, bizim tekir kedi eti aldığı gibi kaçtı. Arkasından çok koştum ama yetişemedim. Napalım, sağlık olsun. Haydi şimdi git yine et al da gel" dedi.

Adam karısının huyunu bildiği için sesini çıkarmadı. Ama şüphelenmişti. Hizmetçisini çağırıp:

- "Aybek, çabuk teraziyi getir, bizim kediyi tartacağım." Aybek teraziyi getirdi. Adam kediyi tarttı, kedi 2 Kg. geldi. Hanımına:

- "Hanım! Bu kediyse, söyle et nerede? Yok etse, bizim kedi nerede?" dedi.

ÖĞÜTLER:

* Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Hile ve yalana başvuranın yalanı çabucak ortaya çıkar. Çünkü gerçekler saklanamaz.

* Suyla yağın birbirine karışmadığı gibi, doğruyla yalan da birbirine karışmaz.
 
Öyleyse Mutlu Olmalıyız
 
 
Bir varmış bir yokmuş… Çok güzel bir şehirde çok mutsuz bir çocuk varmış.

21/10/2007
 

 

 Annesi babası ona istediği her şeyi alıyorlarmış, ama yine de mutsuzmuş. hiçbir zaman mutlu olamıyormuş. Ailesi de bu duruma çok üzülüyormuş, ona doğum günü düzenlemişler, hediyeler almışlar. Her gün değişik oyuncaklar alarak onu mutlu etmek istiyorlarmış. Ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü çocuğu mutlu edememişler, hiç yüzü gülmüyordu, hatta teşekkür bile etmiyordu. Bir sür sonra babası mutsuz çocuğunu amcasının yanına göndermiş.

Fakat amcasının yanında, o güzel ormanın, sevimli hayvanların yanında bile mutlu olmamış.

Bir gün yine kasabanın sokaklarında üzgün bir halde gezinirken, bir köşede ağlayan üstü başı yırtık, çok bitkin gözüken bir çocuğu görmüş. Ona:

-Niçin ağlıyorsun, neden bu kadar mutsuzsun? diye sordu. Çocukta:

-Ben kimsesizim, annem babam yok, karnım da çok aç, bu yüzden çok mutsuzum, dedi.

Bizim mutsuz çocuk, onu alarak amcasının evine götürdü. Amcası çocukla çok ilgilendi, banyosunu yaptırdı, giyecek elbise verdi ve sonra da yemek vererek karnı doyurdu.

Mutsuz çocuk evine getirdiği ağlayan çocuğa oyuncaklarını verdi, o da oyuncaklarla oynayarak çok sevindi. Bütün üzüntüsünü unuttu. Artık sevinçle gülüp, oynuyordu. Sonra onu evine getiren mutsuz çocuğa şöyle dedi:

-Ne güzel iyi bir ailen var, keşke benim de annem-babam olsaydı, o zaman hiç mutsuz olmazdım.

Bunu duyan mutsuz arkadaşımız, mutlu olması için nelere sahip olduğunu anladı ve kendisinden çok utandı.

Evet, mutlu olabilmemiz için Allah’ımız bize en güzel hediye olarak anne ve babalarımızı vermiş ve aklınıza gelecek daha yüzlerce diğer güzel hediyeler. Öyleyse mutsuz olmamız için hiçbir neden yok.

Başkalarının haline bakarak nelere sahip olduğumuzun farkında olmalıyız. İşte bunun farkına varan mutsuz çocuk, bir daha hiç üzülmemiş, her zaman annesine babasına sarılarak hep gülümsemiş ve her gün Allah'a dua ederek, bu kadar çok hediye verdiği için teşekkür etmiş.

 
Büyüklere ve din kardeşlerimize saygı
 
 
İslamî terbiyenin esaslarından biri, fertlerin insanî kişiliklerine saygıdır.

22/04/2007
 

Hepimiz bir ailenin bireyleriyiz. Öyleyse başkalarına yapılan hakaret ve tahkir hepimizedir.

 

İslam’ın gelişiyle insanlar gerçek kişiliklerini buldu. Zulüm altındaki zavallı kitleler itibar sahibi oldu. Peygamberimiz (s.a.a) kadınlara, çocuklara, mahrumlara ve köylülere değer verip saygı duyardı.

 

Kuran şöyle buyurur: ”Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sora fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte bu kimseler zalimlerdir.”[1]

 

İmam Muhammed Bakır (a.s) buyurdu: “Din kardeşine Kâbe’den daha fazla saygı göster.” Yine buyurdu: “Büyüklere, din kardeşlerine ve hemcinslerine saygı, bir nevi hediyedir onlara.”

 

Başkalarına saygı adabı

 

1- Selam vermek

 

2- Teşvik etmek

 

3- Teşekkür etmek

 

4- Terbiyeli konuşmak

 

5- Hal hatır sormak

 

6- Yersiz gülmemek

 

7- Bağırıp çağırmamak

 

8- Başkalarının sözünü kesmemek

 

9- Kulağa fısıldamamak

 

10- Yer vermek

 

11- Ziyaret

 

12- Ayağa kalkmak

 

13- Davete icabet

 

14- Hasta ziyareti

 

15- Güler yüzlülük

 

16- Ayak uzatmamak

 

17- Sırtını dönmemek

 

18- Bir şey fırlatmamak

 

19- Söze ilgisiz durmamak

 

 

 

 

HOŞ GELDİNİZ!!!!
 
Bu websitesinin sahibi "Top liste" ekstrasını daha aktive etmemiş!
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol